Dünyanın en mutlu insanları Hygge ‘liyor!

Dünyanın en mutlu insanları Hygge 'liyor!

Dicle Ekmekçi – Kurucu ortak / içmimar  13.04.2020

Rahatlık, sıcaklık, huzur hissi veren bu yaşam felsefesi için fırçasız, boyasız ve tuvalsiz resim yapmaya ne dersin?

Rahat hissedeceğin ve hayal edebileceğin bir ortam hazırladıysan kendine,

 

Hadi gel, başlayalım.

Tuvalin masmavi bir gökyüzü, belki birkaç bulut topluluğu da görüyorsun. İşte tam oraya seni yoran tüm düşünceleri, hayatındaki negatiflikleri öylece bırak. Sonra kanatlarını çırptıkça göğe yükselen ve süzüldükçe özgürleşen kuşlar geliyor; zihnindeki mutlu anları, hayatındaki pozitiflikleri yavaş yavaş gözlerinin önüne getiriyor ve tuvalin renklenmeye başlıyor. Öyle güzel dans ediyorlar ki, izlemeden duramıyorsun. Tıpkı seni mutlu eden anıları izliyormuşçasına… Bir de bu kareye gördüğün bütün renkleri daha parlak ve daha güzel gösteren, tüm canlıların yaşam kaynağı güneş ekleniyor. Ne kadar da parlak ve büyüleyici değil mi? Tıpkı mutlu anıların gibi… 

Artık sana ait, seni mutlu eden ve hygge’leyebileceğin bir tablon var. Ne zaman ona bakmak istersen gökyüzüne yönel 🙂

 

Şimdi gel, hygge yaşam felsefesini inceleyelim. 

 

Hygge (hüge, huga) için; hayatımızda karmaşa yaşadığımız zamanlarda, her şeyi durdurup en basit şekliyle bizi sakinleştirecek ve huzur verebilecek eylemleri yapma ve tadını çıkarma sanatı diyebiliriz.

Danimarka, İskandinav ülkelerinin en küçüğü ve Kuzey Avrupa’nın en güneyinde yer alıyor. Mutluluk Araştırma Enstitüsüne göre dünyadaki en mutlu insanlar bu ülkede yaşıyor, hem de 365 günün yalnızca 50 günü güneşi görebildikleri halde.

Peki, iç mekânlarda hayat bulan İskandinav ülkeleri nasıl mutlu oluyorlar?

 

Bunu anlamak için, Mutluluk Araştırma Enstitüsü’ne göre Danimarkalıların mutluluk sırrı olarak görülen hygge’li olmanın 10 adımlık manifestosuna bakalım. 

1. Atmosfer

Hygge anların olmazsa olmazı keyifli anlarınıza yuva olacak bir atmosfer yaratmak. Işığı kısıp en sevdiğin mumları yakarak kendine samimi ve huzurlu bir ortam oluştur. Veya güneşli bir günde balkonunda kendiliğinden oluşan, ruhunu ısıtan o büyülü atmosferin tadını çıkar.

2. Anda Kalmak

Ekranlardan, odaklanmana engel olan teknolojilerden uzaklaş. Sevdiklerinle vakit geçirirken, kendine zaman ayırırken veya mutfakta kek yaparken… Dikkat dağıtıcılardan uzaklaşarak tamamen içinde olduğun, seni mutlu eden o ana odaklan.

3. Keyif

Kahve, çikolata, belki de anne tarifi bir kurabiye… Sana iyi gelen küçük mutlulukları kaçamak olarak görme; keyfini sür.

4. Eşitlik

Ev ortamında kalıplaşan görevleri rafa kaldırmanın vakti geldi. Ortalığı toplarken birlikte yaşadığın kişiyi de bu aktiviteye dahil et. Bir yemek daveti verdiğinde hazırlıkları misafirlerinde birlikte yap. Böylece hazırlık süreci görev olmaktan çıkacak; birlikte geçirilen keyifli, bol sohbetli anlara dönüşecek.

5. Minnettarlık

İçini ısıtan bir fincan kahve, evde sevgiyle hazırladığın bir yemek, sana bir telefon kadar yakın olan sevdiklerinle yaptığın keyifli bir sohbet… Mutluluk küçük anlarda; sana keyif veren her güzelliği kucakla ve sahip olduklarına şükran duy.

6. Uyum

İçinde bulunduğun ortamın sıcaklığına ve samimiyetine uyum sağla. Burada ego yok, yarış yok, kendini kanıtlama tasası yok. Rahatla ve kendini akışa bırak.

7. Rahatlık

İçinde rahat ettiğin kıyafetler, konforlu bir koltuk, seni sıcacık tutan bir battaniye, belki de varlığıyla seni evinde hissettiren objeler… Hem fiziksel hem ruhen seni rahat hissettireceklerle donat etrafını. Kendini ne kadar rahat hissedersen o kadar kolay ana odaklanırsın.

8. Ateşkes

Farklılıkları bir kenara bırak. Sonuçta hygge; dil, din, siyaset, ırk, mezhep, cinsiyet gibi farklılıkları gözetmeden, herkesin rahatlamak ve kendini iyi hissetmek istediği bir ortam.

9. Birliktelik

Yarattığın hygge ortamına sevdiklerini de dahil et. Özenle kurulan yemek masası etrafında muhabbet etmek, anıları, belki fotoğrafları ortaya dökmek, birlikte film izlemek, oyun oynamak… Bunlar hem sana hem sevdiklerine iyi gelecek. Bağları güçlendirmek için böyle bir ortamdan daha iyisi olabilir mi?

10. Sığınak

Evimiz, kendimizi en güvende hissettiğimiz yerdir. Hygge ortamın evinle sınırlı kalmak zorunda değil, önemli olan etrafını sevdiğin ve sana güvende hissettiren şeylerle doldurmak. Böylece nerede olursan ol, hygge anlarını yaşarken kendini “evde” hissedebilirsin.

Bir eylemi deneyimlemek ve bunun detaylarını fark edebilmek olağanüstü bir his. Yataktan kalktığında ayaklarını yere sağlam basabildiğin, o güzel gözlerinle güzellikleri görebildiğin ve güzel lezzetlerin tadına varabildiğin için şükret.

Deneyimle.

Anı yavaşlat ve yaşa.

Sadece kendin için.

Küçük mutluluklar yarat.

Bugünlerde birçoğumuzun ruhumuzu besleyen, bizi sakinleştiren ve bize mutluluk getiren güzelliklere ihtiyacı var.

 

Sen de hygge akımına katıl ve anı yaşamanın tadını çıkar.

Daha fazlası için bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir, info@dclstudio.com ‘a mail atarak bizimle iletişime geçebilirsin. 

Aşağıdaki butonları kullanarak yazıyı sevdiklerinle paylaşabilirsin.

Share on whatsapp
WhatsApp
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter

Bir Yaşam Felsefesi Olarak Minimalizm

Bir Yaşam Felsefesi Olarak Minimalizm

Dicle Ekmekçi – Kurucu ortak / içmimar  06.04.2020

“Fakirlik, yoksunluk, eksiklik değildir minimalizm; aksine bilinçli bir tercihtir, zor olanı seçmektir, azla çok yapmaktır.”

-Ludwig Mies van der Rohe

Hadi gel, hep birlikte Minimalizm felsefesini anlamaya çalışalım.

Bir düşün.

Var olduğumuz dünya yaşamı içerisinde bir yanımız istemli veya istemsiz teknolojiye teslim oluyorken, bir yanımız da teknolojiden uzak sade bir yaşam istiyor.  

Bu cümleyi şöyle açıklayalım. Hepimiz günlük yaşam mücadelesi içinde, ya iş yerimizde ya da evlerimizde çalışıyoruz. Bazen pozitif bazense negatif duygularla günümüzü tamamlamaya çalışırken, teknoloji sürekli bize eşlik ediyor. Üretirken en iyi teknolojiyi kullanmak istiyoruz. Bu, işyerinde en iyi programı kullanarak sunum yapmaya çalışmak ya da en güzel yemeği yapmak için kullandığımız teknolojik aletler gibi. Sıkılıyoruz, sosyal medyaya dönüyoruz, merak ettiklerimizi soruyor ve yeni bilgiler öğreniyoruz. Kafamızda dolanan onca tilkiyle akşam saatleri yaklaştığında bir an önce onlardan kurtulmak istiyoruz. Kendimizi en iyi hissedeceğimiz yaşam alanlarına giderek sakinleşmek, sadeleşmek ve üzerimizdeki yoğun enerjiyi atmak istiyoruz.

Peki ya bu sadeliği ve sakinliği yaşamınızın her alanında kullanabileceğinizi söylesem kendini nasıl hissedersin?

İşte minimal yaşam tam da bu anda devreye giriyor.

Her yerde söylenen az eşya, az malzeme ile çok iş yap!

Neden ve nasıl kullanacağım diyenler vardır mutlaka.

Şimdi sıra geldi nasıl yapacağımıza.

Aslında çoğumuz az eşya ile en güzel olanı yapmak isteriz ya… Hem bütçemize uygun hem de en sevdiğimiz objeye verilmesi gereken değeri vererek…

Örneğin; bir bitki görürüz çok beğenir alırız ama eve gelince nereye, nasıl koyacağımızı bilemeyebiliriz.  İşte o obje tek başına, hissettiğiniz en güzel duygularla birleşerek evimize yerleşmeye hazırdır.

Bu duygularla azalıp, rahatlayalım!

İhtitacın olmayan eşyalarınla vedalaş. 

Minimal bir ev düzeni kurmanın ilk adımı bir adım geriye giderek eşyalarının tamamını gözden geçirmektir. Her seferinde farklı bir odaya veya depolama alanına yoğunlaşarak artık ihtiyacın olmayan veya iyi hissettirmeyen eşyalarınızı belirle. Kötü durumda olanları elden çıkar, kullanılabilir olanları ise sevdiklerinle veya ihtiyacı olanlarla paylaş. 

Basit renkler kullan. 

Evinin temel renklerini belirlerken abartıdan kaçın. Her sezonda seni mutlu edecek yalın, nötr tonları ve doğal malzemeleri tercih et. Sıradan hissettirmemesi için bu yumuşak tonları, seçtiğin tek bir sıra dışı renk ile hareketlendir.

Niceliğe değil niteliğe odaklan. 

Yeni bir ürün alırken onu evde nereye yerleştireceğini ve bu ürüne sahip olmanın sana ne hissettireceğini hayal et. Gerçekten ihtiyacın olmayan veya sana mutluluk getirmeyen eşyaları almaktan kaçın. Daha organize bir ev için az yer kaplayan, konforlu ve sürdürülebilir ürünlere yatırım yap.

Basit ve ferah tasarımlara yönel. 

Minimalizm “Az çoktur.” felsefesi üzerine kuruludur. Sadelikten korkma; moda olana değil, seni gerçekten evde hissettirecek sakin ve huzurlu tasarımlara yönel. 

Eşyalarına nefes almaları için alan yarat. 

Evinde mobilyaları, aksesuarları ve kişisel eşyalarını yerleştirirken her zaman eşyalarınıza ferah alanlar yarat. Bu alanlar hem ışığın mekânda düzenli dağılımını sağlayacak, hem de senin evde daha sağlıklı ve huzurlu bir ortam yaratmana yardımcı olacak. 

Minimalizmin bir dekorasyon stilinden öte, bir yaşam felsefesi olduğunu hatırla. 

Minimalizm az eşya ile yaşamaktan fazlasıdır. Hem ev dekorasyonunda hem de güncel yaşantında güzelliğe; sana mutluluk getiren ve huzurlu hissettiren şeylere odaklan.

Daha az eşya, daha az tüketim ama en sevdiğin objeleri, sahip olduklarını en etkin şekilde kullanmak bizi ne kadar da iyi hissettirir değil mi?

Az kavramı, herkese göre değişkenlik gösterir, o bireysel bir hazdır. Aile yaşantımız, hobilerimiz ve iş hayatımızda, kendimize nasıl daha fazla alan yaratmamız ve özgürlüğümüze özgürlük katmamız gerektiğiyle alakalı iyileştirici bir tavır sergiler. Yaşamımızın her döneminde omuzlarımıza yük olan duygulardan da kurtulmamızı arzular.

Unutma Minimalizm, sade güzelliklerle ilgilenir, basitlikle değil.

Ve şimdi harekete geçirmek için ihtiyacımız olan 2 yöntem;

4 kutu yöntemi 

Evinin bir alanını temizlemeye koyul. Önce kullandıklarını sonra kullanmadıklarını ayırmak için 4 adet kutu hazırla.

1.Kutu; senin için “bu çöp!” dediğin objeler.

2.Kutu; kullanmadığın ama kullanılabilir olan objeler. Bu objeleri, insanları mutlu etmek için onlara hediye edebilirsin. Bu ruhuna da iyi gelecektir.

3.Kutu; hani uzun süredir kullanmadığımız, bir yandan da vermeye kıyamadıklarımız; adeta duygusal bağ ile bağlandıklarımız… işte onları bu kutu bir süre daha karar vermemiz için saklayacak. Sana tavsiyem kutuyu görünür yere koy, ne zaman kendini hazır hissedersen o zaman veda edersin.

4.Kutu; yeniden yerleştirilecek olan objeler. Belki de bize en iyi gelenler, en sevdikleriniz. Şimdi bu güzel kutunun içindekileri yerleştir büyük bir zevkle! 

3×12 ya da 12-12-12 Challenge 

Bu bir çocuklarla aile aktivitesi olabilir!

 1.Atılacak 12 obje

2.Bağışlanacak 12 obje

3.Yerlerine yerleştirilecek 12 obje

36 parçayı ayırmış olacağın bu yöntemle çocuğunun oyun odasını düzenleyebilir, onunla eğlenceli vakit geçirirken aynı zamanda aile bağlarını güçlendirebilirsiniz. Çocuklar da bu sayede artık oynamadıkları oyuncaklarını hediye ederek paylaşmanın mutluluğunu yaşayabilirler.

Eğer 12-12-12 ayırma yöntemi ilk başlarda sana zor göründüyse, başlamak için 5-5-5 olarak deneyebilirsin.

DCL Studio ailesi olarak evdeyiz, fakat hep birlikteyiz.

Daha fazlası için bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir, info@dclstudio.com ‘a mail atarak bizimle iletişime geçebilirsin. 

Aşağıdaki butonları kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz. 

Share on whatsapp
WhatsApp
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter